Pazarlama stratejileri sosyoloji ile buluşmalı. Teknoloji bize sadece araçları veriyor. Araçlar değişiyor, içeriklerin yer aldığı ortamlar, ağlar değişiyor… İnsanlar ise teknoloji kadar hızlı değişmiyor değil mi? Amacımız firmalar, markalar ve projeler ile insanlar arasında bir iletişim yapılandırabilmek, bir köprü olabilmek peki nasıl?
Öncelikle sosyal medya çağında insanlarının seslerini her geçen gün daha da güçlü duyurmaya çalıştığının ve bunda da gerçekten başarılı olduklarının farkında olmamız gerekiyor. Dönemsel olarak araçların şekli ve hayatımızdaki, pazarlama dünyasındaki önemi değişse de ve biz onları “araç” olarak görsek bile önemini ve fonksiyonlarını da hiçbir zaman yadsımamak gerek.
İlişkilerin devamlılığına ve iletişimdeki başarıya bizi götürecek yol, insanlara ulaşabilmemizdir. Pazarlama için temel olan, insanları ve tüm iletişim araçlarını, ve bu iki unsur arasındaki ilişki ve etkileşimi çözebilmesidir.
Yeni gelen nesiller bundan sonra sosyal ağlarda iletişim halinde olmayı benimsemiş durumdalar. Tıpkı aile içinde yaşanan kuşak farkları gibi şu an sosyal medyaya bakışta da farklar var. Ancak önceki nesiller istese de istemese de bu değişim başladı ve devam edecek. Sosyal medya hepimizi ve toplumdaki farklı unsurları da değişmeye zorlayarak yoluna devam ediyor olacak… Bu süreçte bazı kurumlar geride kalacak belki de yok olacak bazılarıysa güçlenerek yeni konumlara oturacak.
Sosyal ağlar kullanıcıları tarafından oluşturuluyor ve kendi içinde bir kültür ortaya çıkartıyor. Yeni deneyimler, iletişim şekilleri, paylaşım platformları hayatımıza katılıyor ve bu da sosyal hayatta düşünme ve algılama şekillerimizi de etkiliyor, dönüştürüyor…
Pazarlama açısından bakıldığında, sosyal medyada var olmak için “samimi” yaklaşımın gerekli olduğunda hem fikir olabiliriz ancak harekete geçmeden önce sosyal ağların sosyolojisinin algılanması da temel nokta.
Ülkemizde yeni yeni firmalar tarafından fark edilmeye başlayan sosyal medya, pek te etkin olmayan, doğru olmayan yaklaşımlara da sahne olabilyor. Öncelikle sosyal ağlarda insanlarla sürekli mesajlar yollayarak ve direk reklam kokan içeriklerle toplulukları etkilemeye çalışmak pek te işe yaramayan bir yol… Katılımcı fayda sağlayan ve gerçekten samimi bir yaklaşım zorunlu.
Ama onun öncesinde şunu kabul etmeliyiz ki, sosyal medya “izleyici”lerden değil, onu yaratan insanlardan oluşuyor… Amacımız o insanlara dokunabilmekse, bunun için de o toplulukların yapısını ve dinamiklerini gözlemlemek ve tanımak gerekiyor. Kimi etkilemek istiyorsunuz? Etkilemek için doğru iletişim kurmamız gerekiyor. Bunun için önce onu iyi tanımamız, topluluğunun dinamiklerini bilmemiz, hangi dili, hangi araçlarla, hangi ortamda kullandığını bilmemiz ardından da bu bilgiler ışığında bir yol çizmemiz gerekiyor…
Yeni gelen nesiller bundan sonra sosyal ağlarda iletişim halinde olmayı benimsemiş durumdalar. Tıpkı aile içinde yaşanan kuşak farkları gibi şu an sosyal medyaya bakışta da farklar var. Ancak önceki nesiller istese de istemese de bu değişim başladı ve devam edecek. Sosyal medya hepimizi ve toplumdaki farklı unsurları da değişmeye zorlayarak yoluna devam ediyor olacak… Bu süreçte bazı kurumlar geride kalacak belki de yok olacak bazılarıysa güçlenerek yeni konumlara oturacak.
Pazarlama açısından bakıldığında, sosyal medyada var olmak için “samimi” yaklaşımın gerekli olduğunda hem fikir olabiliriz ancak harekete geçmeden önce sosyal ağların sosyolojisinin algılanması da temel nokta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder