GDO ya GELİNCEYE KADAR OOOOOHHHHHOOOOO!!!!














Bugunlerde hep konusuyoruz ya GDO, bununla ilgili aldigim
bi maili paylasmak istedim bana durust bir aktarim gibi geldi
adi sanida belli, sizde okuyun istedim. Degistirmeden aktariyorum...

"Değerli dostlar,

Ben inşaat mühendisi olmakla birlike yaklaşık 18 yıldır yemek

sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan

yardımcısı,
Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim.

Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. Ancak

birkaç bilgi
aktarırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.

Öncelikle Türker Bey'in ticari endişeyle yapılıyor teşhisi sonuna

kadar
doğru. Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur.

- "Soya Kıyması" adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir.

25 Kg
torbalarda kg fiyatı 1,5 tl civarındadır. Kullanırken ılık suyla

ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. yani kullanım fiyatı kg da 50

krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabiiki bunu önce

sermaye kullanır. maret, pınar vs gibi hazır tıp annemin köftesi gibi

köftelerin tamamı soya katkılıdır. şirin gözükmesi içinde mix kıyma,

soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır.

yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam

yapıyorlar.

BİTMEDİ: bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde , beyaz , açık

kahve, koyu kahve , kırmızı, yeşil renkleri vardır. tadı nötüre

yakındır. cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye , unla

karışıp ekmeğe, keke vs.ye giriyor.

- Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi , normal kuşbaşı etten

ucuz. bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor

ete , böylece fiyatı ucuzluyor. ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker,

tansiyon vs , rejimlerinize zarar verirmi bilmiyorsunuz. yemeğe tuz

atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. yemek şirketinizin

et giriş faturalarında "mix kıyma" ve " marine kuşbaşı " var mı, bir

kontrol edin bakalım.

- PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak

plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. nerede

kullanılıyor? peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. tüm

bisküvit ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. kg fiyatı 50 krş

gibi bişeydi.yediğiniz bisküvit, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir

okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem

malzeme var. bir top keki toptancısı 15 krş a satıyor. anam-babam usulü

un,yumurta ve yağ ile yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var, ambalaj,

üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata

satılabiliyor? çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp

yiyoruz. paketin üzerini okuyun anlarsınız.

- bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.

- pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 tl ye

satılan sucuklarda gerçek baharatmı var sanki. bazılarında zaten sucuk

benzeri ürün yazıyor.

- bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor . -40 derecede dondurup öğütüyor

sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. şarküteri rünlerine dikkatli bakın.

%100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.

- tavukların boyun , taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her

yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma " isimli bişi yapılıyor. tüm

tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma

yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız.

bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor.

Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle

bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün,

Bütün ekmeğe tavuk döner 2 tl , yarısı işkembe, ööööffffffffffff,

sıkıldım gene, GDO ne ki o daha yeni farkedildi, devede kulak bile

değil. bugünkü hürriyette yılmaz özdil'i okuyun oda iyi dokundurmuş.

Bunlar işin yemek faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs.

kıyamet kopuyor da bizim gıda mühendislerimizin sesi soluğu yok ortada,

bir garip yemekçi inşaat mühendisi çarşı pazardan topladığı bilgileri

ortalığa döküyor.

sevgiyle kalın,

Serdar Erler CE85."

35 Yas

Yas otuz bes! Yolun yarisi eder.
Dante gibi ortasindayiz ömrün.
Delikanli çagimizdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yasina bakmadan gider.
Sakaklarima kar mi yagdi ne?
Benim mi Allahim bu çizgili yüz?
Ya gözler altindaki mor halkalar?
Neden böyle düsman görünüyorsunuz;
Yillar yili dost bildigim aynalar?
Zamanla nasil degisiyor insan!
Hangi resmime baksam ben degilim:
Nerde o günler, o sevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben degilim
Yalandir kaygisiz oldugum yalan.
Hayal meyal speylerden ilk askimiz;
Hatirasi bile yabanci gelir.
Hayata beraber basladigimiz
Dostlarla da yollar ayrildi bir bir;
Gittikçe artiyor yalnizligimiz
Gökyüzünün baska rengi de varmis!
Geç farketttim tasin sert oldugunu.
Su insani bogar, ates yakarmis!
Her dogan günün bir dert oldugunu,
Insan bu yasa gelince anlarmis.
Ayva sari nar kirmizi sonbahar!
Her yil biraz daha benimsedigim.
Ne dönüp duruyor havada kuslar?
Nerden çikti bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçinci bahçe gördüm taruma.
N'eylesin ölüm herkesin basinda.
Uyudun uyanamadin olacak
Kim bilir nerde, nasil, kaç yasinda?
Bir namazlik saltanatin olacak.
Taht misali o musalla tasinda.

Cahit Sitki Taranci

Çok güzel bir şiir ancak yaş 35 olmasına rağmen bana uymuyor,
zaman değişiyor arkadaşlar sanirim benim içim bu şiiri
hiç mi hiç kabullenemeyecek:)) Ancak şapka çıkarıyoruz,
aklına, ruhuna sağlık nurlar içinde yat.

Gelecek 50 Yil


Bilim başdöndürücü bir hızla ilerliyor... Tabii, gündelik hayatımız da değişiyor ve daha da değişe-cek. 50 yıl sonra nasıl bir dünyada, nasıl yaşayacağız? Gelecek 50 Yıl, işte bu sorulara cevap arıyor. Dünyanın en önemli popüler bilim yazarlarından John Brockman, herbiri kendi alanında önde gelen 25 bilimciyi biraraya getirerek, bilimin ve dolayısıyla hayatımızın geleceğine dair aydınlatıcı bir manzara çiziyor. Giderek daha fazla uzaya açılıyoruz ve yayılıyoruz. Evrendeki bu ilerleyişimiz hem geleceğe hem de geçmişe doğru. Onun için, bu yolculuk, evrenin nasıl oluştuğu konusunda daha fazla bilgi verecek bize. Yeryüzü’ndeki hayata ben-zeyen veya benzemeyen hayatlar var mı? Bu konuda da daha fazla bilgi edineceğiz. Önümüzdeki 50 yılda beynin gelişimi ve evrimi konusunda bir devrim yaşayacağız. Bu devrim sağlık alanında da kendini gösterecek, robotların yönlendirilmesinde de... 50 yıl sonra genlerimizin her birinin tam metnini öğrenebileceğiz. 50 yıl içinde bize yardımcı olacak robotlara sahip olacağız, ama “bilinçli” robotlar için beklememiz gerekecek. 50 yıl sonra karada, suda ve havada gidebilen bir tür sessiz bireysel taşıt geliştirilme ihtimali yüzde 50. 50 yıl içinde basit ve cansız biyokimyasal maddeleri kullanarak bir test tüpünde bir hayat meydana getirmeyi başa-racağız. Böylece şu anda iyileştirmesi güç olan birçok hastalığın üstesinden gelebileceğiz. Önümüzdeki 50 yılda, bedenlerimize robot teknolojisinin, silikonun ve çeliğin girmesini benimseyeceğimiz bir kültü-rel değişim yaşanacak. Gelecek 50 Yıl, bu gelişmelerin toplumsal ve siyasi sonuçlarını da gösteriyor.

2leep