Gecikmiş Bir Cevap!

Bir süredir yeni ve özellikle yerel iletişim stratejileri, yonetimi üzerine kafa yoruyorum. Kendimce arastiriyorum, yön belirlemeye, dogru saptamalar yapamaya niyetim oldugunu, once kendime daha sonrada soranlara belirttiyorum. İletişim denilince onemli isimlerin basinda gelen Ali Saydam ile bu konu uzerine goruslerini paylasmak niyetiyle randevu almistim.

Bu sohbet esnasinda Ali Bey benim ne denli kayboldugumu fark etmis olacak ki bana ‘Sihirli Flüt’ operasinin konusunu hatirlatti ve ne istedigime karar vermemi ince zekasi ile vurguladi. Simdi ben bu operanin konusunu size hatirlatmak ve benim o gun veremedigim cevabimida bugun buradan vermek istiyorum.

'Sihirli Flüt'ün konusu kısaca şöyle: Bir canavarın saldırısına uğrayarak bayılan Tamino ayıldığında karşısında Gece Kraliçesi'nin nedimelerini ve hayatta tek derdi yiyip içerek iyi vakit geçirmek olan, kuş avcısı Papageno'yu bulur. Nedimeler Tamino'dan rahip Sarastro'nun elinde tutsak olan kraliçenin kızı Pamina'yı kurtarmasını ister ve Papageno'yla ona başları sıkıştığında kullanabilecekleri flüt ve çanlar gibi sihirli gereçler verirler. Üç bilge çocuk tarafından Sarastro'nun tapınağına yönlendirilen ikili orada Sarastro'nun aslında iyiliğin temsilcisi olduğunu anlar. Tamino âşık olduğu Pamina'ya ulaşmak için bir dizi sınavdan başarıyla geçmek zorundadır...
Bilgeliğin, mantığın ve doğanın temsilcileri üç tapınak, Tamino'nun geçmesi gereken üç sınav, üç nedime, üç bilge çocuk, eserin başlangıcında üç kere tekrar edilen akorlar gibi. Aydınlanma felsefesinin izleri ise bireyin mükemmelliğe ulaşmak için kendini sürekli ileri götürme çabasında, kardeşliğin, yardımseverliğin, onurun ve erdemin kutsal değerler olarak sunulmasında karşılığını bulur. Kadın-erkek, gece-gündüz, güneş-ay, iyi-kötü, asil-sıradan, büyü-gerçek gibi ikili karşıtlıkları bol bol kullanan, temelinde bir yol macerası olan, günümüz bakış açısıyla ırkçılık, kadın düşmanlığı ve elitizmden izler de barındıran 'Sihirli Flüt'te Tamino-Pamina ve ulaşmak istedikleri idealizmin, Papageno ve geç kavuştuğu eşi Papagena ise sıradan insanın basit arzularının temsilcileridir.

Buradan hareketle benim hangisi olduguma karar vermem gerektigini soylemisti. Simdi ben de "In Bruges" filmi ile bir gonderme yapmak isyiyorum.

"In Bruges" kisaca özgün karakterler üzerine kurulu bir kara film örneği. Hikayemiz iki katil'in(hitman) Belçika'nın güzide bir şehri olan Bruges'e gönderilmesi ve onlara burda verilecek görevi beklemeleri söyleniyor.
Filmin çıkış noktası bundan ibaret, karmaşık bir konu, zor bir olay örgüsü yok yani. Fakat McDonagh (yonetmen) olayları öyle işliyor ki, filmin şiirselliği zihinlerinizde asla kurtulamayacağınız bir etki bırakıyor.

Ama esas nokta benim icin karakterlerde gizli Colin Farell geçmişi ile arasında büyük sorunları olan kafasi karisik bir adam. Brendan Gleeson ise tam bir melek, sevgi abidesi ama adamlar kiralik katil sonucta. Ve geliyoruz esas adama her ikisininde patronu Ralph Fiennes. Karakterin kisilik yapisi, meslegine bakis acisi, oldurecek olsa bile adamina hazirladigi veda senaryosu muthis. Bu saygi ve nezaket acikcasi beni hayran biraktirdi. Her insanın yaşadığı ikilemler, her insanın yaşadığı hisler var karakterlerin penceresinde.

Filmin bir diğer etkili yönü olan müziklerine de dikkat çekmek isterim. Carter Burwell öylesine mükemmel bir tema müziği yapmış ki filmin bu kadar atmosferik olmasında büyük bir katkı sağlamış. Siz de izlerken göreceksiniz ki müzik şehirle bütünleşiyor ve filmin şiirsel yönünü iyiden iyiye güçlendiriyor.

Tabii filmi Mozart’in besteledigi ‘Sihirli Flüt’ ile karsilastirmiyorum sadece bana verilen ornege benim cevabimdir.

‘Sihirli Flüt’ ve "In Bruges" seyretmek ve dinlemek size kalmis ama ben oneriyorum, gidiniz ve yasayiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2leep